Rahim Aga

RAHİM AĞA

Değerli okuyucum,

Size şaşılacak bir öykü anlatmak istiyorum. Eski zaman içinde çok zengin, iyi yürekli ve sözüne sadık bir ağa varmış. Bir gün, oturduğu köşkünün önünde şöyle bir ilan asmış:

“Borcu olan herkesin dikkatine! Lütfen yarın

borç senetlerinizle birlikte yanıma gelin. Bana borç

senedini getirenin borcunu bağışlayacağım.

Bu öneri, öğle vaktine dek geçerlidir.”

Köşkün önünden gelip geçen herkes bu duyuruyu okumuş, haber kısa zamanda bütün kasabaya yayılmış. Ertesi sabah köşkün önüne üşüşen halkın çoğu ise ilandan kuşkulanmışlar.

“Yahu bu adam kim oluyormuş da bizim borçlarımızı bağışlasın?”

“Yok, efendi, yooook! Ağa kendisine borçlu olduğumuzu hatırlatmak için bu ilanı koymuş. Bizi sülük gibi emecek sonra! Tabii benim de ağaya borcum var, ama ben ancak çalışıp gayret ederek ödeyeceğim. Ağa karşılıksız benim borcumu siler mi hiç?”… gibi sözler duyuluyormuş.

Bu tartışmalar sürerken kalabalığın arasından fakir ve acınacak halde olan bir adam köşke doğru yürümeye başlamış. Halk bunu görünce onunla alay etmiş, ne olacak diye merakla bakamışlar. Kapıyı çalan köylü içeri alınıp ağanın karşısına çıkarılmış. Köylü söze başlamış: “Ağam, ilanınız bana büyük umut verdi. Çünkü borcum kolay ödenecek kadar az değil. Bakınız, büyük borçlarımın listesini yazdım getirdim. Ufak borçlarıma gelince ben kendim öderim.”

Ağa buna karşılık:

“Bana tam olarak güveniyor musun?”

“Tabii ağam.”

“Şu halde en ufak gözüken borçlarını dahi listene ekle! Mademki bana güvenerek geldin, senin huzurunu bozan büyük-küçük tüm borçlarını bağışlayacağım.”

Ondan sonra ağa elindeki kalemle listedeki borçları tek tek çizmiş. Köylü gözlerine inanamamış bir türlü. Ağasına bin teşekkürler edip sevinç içinde evine gitmiş.

Öğleden önce ağanın emriyle uşaklar bir daha köşkünün önüne çıkıp millete: “Borcunuzun bağışlanması için bu son fırsattır” diye çağrıda bulunmuşlar. Ama halk hâlâ kuşku içindeymiş. Köşke yaklaşan başka biri olmamış. Saat 12’yi vurunca ilan indirilmiş, yerine de başka, herkesin söylentisini ve görüşünü kesen bir duyuru asılmış:

“Benim zenginliğime ve iyiliğime güvenmeyip

ilanımı ciddiye almayanların borçlarını artık

bağışlamayacağım. Tüm borçluların

vereceklerini derhal ödemelerini buyuruyorum.

Ödemeyeni cezalandıracağım.”

Değerli okuyucum, bir ağanın, ona vereceği olanların tüm borçlarını bağışlaması ne görülmüş, ne de kolayca inanacak bir şeydir. Ama sizin büyük bir borca girdiğinizi varsayalım. O zaman size böyle bir teklif yapılsa elbette o halk kadar dik kafalı olmayıp size sunulan sınırsız iyiliği reddetmezsiniz, değil mi?

Ama ne yazık ki, Tanrı’nın insanlara sunduğu bağışa gelince bunu çoğu kimseler kabullenmezler.

Peki, bizim Tanrı’ya ne borcumuz var ki, O’nun bağışına muhtaç olalım? diye sorabiliriz. Bu soruya yanıt bulmadan önce “borç” sözcüğünün ne anlam taşıdığına bir göz atalım.

Bankadan veya özel kişilerden ödünç alınan para ve mallara borç denir. Bunun dışında insan, manevi bir borç altına da girebilir. Devletin ya da bir kurumun yasalarına uymayan kimse suç işler ve cezayı hak eder. İşlenen suça göre hükümlü kimi vakit hapse sokulur, kimi ülkelerde ise ölüme mahkûm olunur. Gerek hapis, gerek idam olsun, suçlu kişi cezasını ödemeye borçludur.

İşte, Tanrı’ya karşı olan borcumuz, O’nun kutsal yasalarını ayak altında çiğnememizden kaynaklanır. Bu borca günah denir. Kuşkusuz dünyada günahsız tek bir insan yoktur. Bu nedenle yüce Tanrı, Kutsal Kitabında şöyle der:

HEPSİ GÜNAH İŞLEDİ, TANRI’NIN İNSAN İÇİN

ÖNGÖRDÜĞÜ YÜCELİĞE ERİŞEMEDİLER (Romalılar 3: 23).

Evet, her insan yüce Tanrı’nın önünde suçludur. Ama günahın cezası nasıl ödenir? Kimi insanlar kaynanadan ya da komşulardan gördükleri sıkıntıların, bir hastalığın, bir belanın, günahın cezasını ödediği kabul ederler. Bu düşünce yanlıştır. Bazı kişiler de öldükten sonra cehennem gibi bir yerde yanıp günahlarının cezasını bir süre çektikten sonra cennete geçeceklerini sanırlar. Oysa böyle düşünenler de yanılırlar. Tanrı, Kutsal Kitap’ta şöyle buyurur:

GÜNAHIN KARŞILIĞI ÖLÜMDÜR (Romalılar 6: 23).

Burada söz konusu ölüm sadece bedenin ölmesi değildir. Hayır, bu kesin ve sonsuz ölümdür. Bu ölüm, yaşam kaynağı olan Tanrı’nın huzurundan sonsuzluğa dek ayrı kalmak, O’nun sevgisinden yoksun olmak demektir.

Ama Tanrı, adil olduğu kadar seven bir Tanrı’dır. O’nun yasalarını çiğneyen insana ölüm yargısı yaraşıyorsa da, Tanrı onu suçtan, günahtan arıtmak, ona sonsuz yaşam vermek ister. Bu yüzden öyküdeki zengin ağanınkinden kat kat üstün bir bağışta bulundu bize. Tanrı, günahımızın cezasını kendimizin ödeyemeyeceğimizi bilir. O’na olan borcumuzu ancak Tanrı’nın kendisi ödeyip bize bağışlayabilir.

İşte, Tanrı bu bağışı İsa Mesih aracılığıyla yaptı. Tek suçsuz insan olan İsa Mesih çarmıh üzerine çakılarak öldü. İsa Mesh’in bu ölümü bütün insanların günah cezasını ödemeye yeterlidir.

İsa Mesih’in günahlarımız için kurban olduğuna iman eden kimsenin suçunu Tanrı bağışlar, borcunu büsbütün siler. Tanrı size de bu müjdeyi iletiyor. Kabul ederseniz günah yükünüzden sıyrılıp huzur, sevinç, anlam dolu yepyeni bir yaşam bulacaksınız.

Sevgili okuyucumuz, okuduğunuz yazı hakkında söyleyeceğiniz veya soracağınız bir şey varsa, lütfen bize mektup yazınız. Kurtuluş konusunda daha fazla bilgi edinmek isterseniz, ücretsiz Kutsal Kitap derslerimizden ve diğer yayınlarımızdan isteyebilirsiniz. Haberlerinizi bekliyoruz.

Mutlu Kaynak

mektup@tevratzeburincil.org