Akvaryum

Adamın biri bir gün büyük bir akvaryum yapmaya karar vermiş. Yaptığı işten çok memnunmuş ve kendisiyle gurur duyuyormuş. Bir gün eve geldiğinde çok sevdiği balığının büyük bir tehlike altında olduğunu görmüş. Çok büyük ve zehirli bir yılan balığı yutmak için akvaryuma doğru süzülmekteymiş.

Korkuya kapılan adam telaşla balığını kurtarmaya gitmiş. Tam yılan suyun içine süzüleceği sırada baş aşağı akvaryumun içine dalmış!

Hayır, hayır, tabii ki böyle bir şey olmamış. Adam çok büyükmüş! Baş aşağı akvaryumun içine dalarsa, akvaryumun parçalanacağını ve balığının da öleceğini çok iyi biliyormuş.

Adam odanın içine koşmuş ve kolunu akvaryumun içine daldırmış. Yılanı boynundan tuttuğu gibi çekip yere atmış ve ölünceye kadar ayaklarıyla ezmiş. Topuğundaki acı dolu ısırık izini fark etmesi için bir kaç gün geçmiş, ama o buna aldırmamış.

Çok sevdiği balığı güvendeymiş!

 

Bu hikayenin anlamı nedir? Yeşaya Peygamber şu ayetlerde bu hikayeye ışık tutuyor:

“RAB olanları gördü ve adaletin yokluğuna üzüldü.

Kimsenin olmadığını gördü,

Aracılık edecek birinin olmadığına şaştı.

Kendi gücüyle kurtuluş sağladı,

Doğruluğu O’na destek oldu.” (Yeşaya 59:15-16)

 

Yeşaya 49:6’da bu benzetmeyi anlamak için bir ipucu daha var:

 “Yakup’un oymaklarını canlandırmak,

Sağ kalan İsrailliler’i geri getirmek için

Kulum olman yeterli değil.

Seni uluslara ışık yapacağım.

Öyle ki, kurtarışım yeryüzünün dört bucağına ulaşsın.” (Yeşaya 49:6)

 

Diğer ipucu, Mesih’in mucizevi doğumunda saklıdır. Bu olay hem Kutsal Kitap’ta, hem de Kur’an’da anlatılır. Doğan bebeğe hangi adın verildiği ilginçtir. Bu adı Tanrı seçti ve melekler onu duyurdular. Yeşu-İsa ismi “Rab kurtarır” anlamına gelir. Tahmin edebileceğiniz gibi bu isim Yeşaya’nın peygamberliğiyle (49:6) uyuşur.

Akvaryumdaki Balık benzetmesi bize İsa’nın kafa karıştırıcı sözlerini anlamamız için yardım eder:

“Beni gören Babamı da görmüştür… Ben ve Baba biriz.”

Bu benzetme ayrıca Mesih’in tanrılığını ve kurtarma gücünü gösterdiği mucizevi yolu çok iyi anlatıyor. Bu güç Eski Ahit’te sadece Tanrı’ya ait olan bir özelliktir.

Markos 2:1-12’da şöyle yazıyor:

“Birkaç gün sonra İsa tekrar Kefarnahum’a geldiğinde, evde olduğu duyuldu. O kadar çok insan toplandı ki, artık kapının önünde bile duracak yer kalmamıştı. İsa onlara Tanrı sözünü anlatıyordu. Bu arada O’na dört kişinin taşıdığı felçli bir adamı getirdiler. Kalabalıktan O’na yaklaşamadıkları için, bulunduğu yerin üzerindeki damı delip açarak felçliyi üstünde yattığı şilteyle birlikte aşağı indirdiler. İsa onların imanını görünce felçliye, ‹‹Oğlum, günahların bağışlandı›› dedi. Orada oturan bazı din bilginleri ise içlerinden şöyle düşündüler: ‹‹Bu adam neden böyle konuşuyor? Tanrı’ya küfrediyor! Tanrı’dan başka kim günahları bağışlayabilir?›› Akıllarından geçeni hemen ruhunda sezen İsa onlara, ‹‹Aklınızdan neden böyle şeyler geçiriyorsunuz?›› dedi. ‹‹Hangisi daha kolay, felçliye, ‹Günahların bağışlandı› demek mi, yoksa, ‹Kalk, şilteni topla, yürü› demek mi? Ne var ki, İnsanoğlu’nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye…›› Sonra felçliye, ‹‹Sana söylüyorum, kalk, şilteni topla, evine git!›› dedi.Adam kalktı, hemen şiltesini topladı, hepsinin gözü önünde çıkıp gitti. Herkes şaşakalmıştı. Tanrı’yı övüyorlar, ‹‹Böylesini hiç görmemiştik›› diyorlardı.”

 

Luka 7:48-50’de şunları okuyoruz:

“Sonra kadına, ‹‹Günahların bağışlandı›› dedi. İsa’yla birlikte sofrada oturanlar kendi aralarında, ‹‹Kim bu adam? Günahları bile bağışlıyor!›› şeklinde konuşmaya başladılar. İsa ise kadına, ‹‹İmanın seni kurtardı, esenlikle git›› dedi.”

 

Yeşaya 43:1-13’e bakalım:

“Ey Yakup soyu, seni yaratan,

Ey İsrail, sana biçim veren RAB şimdi şöyle diyor: ‹‹Korkma, çünkü seni kurtardım,

Seni adınla çağırdım, sen benimsin. 

Suların içinden geçerken seninle olacağım,

Irmakların içinden geçerken su boyunu aşmayacak.

Ateşin içinde yürürken yanmayacaksın,

Alevler seni yakmayacak. Çünkü senin Tanrın, İsrail’in Kutsalı,

Seni kurtaran RAB benim.

Fidyen olarak Mısır’ı, Sana karşılık Kûş ve Seva diyarlarını verdim. 

Gözümde değerli ve saygın olduğun,

Seni sevdiğim için, senin yerine insanlar,

Canın karşılığında halklar vereceğim. 

Korkma, çünkü seninleyim,

Soyundan olanları doğudan getireceğim,

Sizleri de batıdan toplayacağım. 

‹‹Kuzeye, ‹Ver›, güneye, ‹Alıkoyma;

Oğullarımı uzaktan,

Kızlarımı dünyanın dört bucağından getir› diyeceğim. 

‹Yüceliğim için yaratıp biçim verdiğim,

Adımla çağrılan herkesi,

Evet, oluşturduğum herkesi getirin› diyeceğim.››

Gözleri olduğu halde kör,

Kulakları olduğu halde sağır olan halkı öne getir. 

Bütün uluslar bir araya gelsin, halklar toplansın.

İçlerinden hangisi bunları bildirebilir,

Olup bitenleri bize duyurabilir?

Tanıklarını çağırıp haklı olduklarını kanıtlasınlar,

Ötekiler de duyup, ‹‹Doğrudur›› desinler. 

‹‹Tanıklarım sizlersiniz›› diyor RAB,

‹‹Seçtiğim kullar sizsiniz. Öyle ki beni tanıyıp bana güvenesiniz,

Benim O olduğumu anlayasınız.

Benden önce bir tanrı olmadı,

Benden sonra da olmayacak. ‹‹Ben, yalnız ben RAB’bim,

Benden başka kurtarıcı yoktur. Ben bildirdim, ben kurtardım, ben duyurdum,

Aranızdaki yabancı ilahlar değil.

Tanıklarım sizsiniz›› diyor RAB, ‹‹Tanrı benim, 

Gün gün olalı ben O’yum.

Elimden kimse kurtaramaz. Ben yaparım, kim engel olabilir?››“

 

 

Yeşaya 45:21-23:

„Konuşun, davanızı sunun,

Birbirinize danışın. Bunları çok önceden duyurup bildiren kim?

Ben RAB, bildirmedim mi?

Benden başka Tanrı yok, adil Tanrı ve Kurtarıcı benim.

Yok benden başkası. ‹‹Ey dünyanın dört bucağındakiler,

Bana dönün, kurtulursunuz. Çünkü Tanrı benim, başkası yok. 

Kendi üzerime ant içtim,

Ağzımdan çıkan söz doğrudur, boşa çıkmaz: Her diz önümde çökecek,

Her dil bana ant içecek.“

 

 

„Kol“ ya da “El” sözcüğü Eski Ahit’te tam 91 kez geçer ve bunların çoğu Tanrı’nın gücünü tanımlayan eğretisel tanımlamalardır. Örneğin Yeşaya 32:7’de Tanrı’nın güçlü kolunun gökyüzünü ve yeryüzünü yarattığı yazılıdır. Kral Davud Mezmur 20:6-7’de şöyle der:

„Şimdi anladım ki, RAB meshettiği kralı kurtarıyor,

Sağ elinin kurtarıcı gücüyle

Kutsal göklerinden ona yanıt veriyor. 

Bazıları savaş arabalarına,

Bazıları atlarına güvenir,

Bizse Tanrımız RAB’bin adına güveniriz.“

 

 

İsa’nın sık sık anlattığı benzetmelerde olduğu gibi bu benzetme de gerçeğin duymazdan gelinemeyecek tınısıyla dolu basit bir fikir iletir ve bizi düşünmeye sevk eder. Her benzetmede olduğu gibi bunda da benzetme hakkında derin düşünmenin iki olası sonucu vardır: Ya tamamen yüreğinizi kapatırsınız, ya da merakınız artarak İsa hakkında daha fazla öğrenmek istersiniz.

Bu benzetmede yılanını kurtarmak pahasına kendi hayatını tehlikeye atan adam Tanrı’nın insanlara duyduğu sevgiyi tanımlar. Akvaryumdaki balık insanı temsil ettiğine göre yılan neyi temsil ediyor olabilir? Yılan insanlığın en büyük düşmanını temsil etmektedir. Kutsal Kitap’ta Yaratılış 3:15’te onun hakkında şu yazılıdır:

„Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.“

Sevindirici olan şudur ki, Tanrı yılanın başını ezecek olan Kurtarıcı’yı bundan 2000 yıl önce göndermiştir. Bu Kurtarıcı’nın adı İsa Mesih’tir. O beden almış Tanrı Sözü’dür ve tüm insanların kurtulması için kendini kurban etmiştir.

Yazar: Roland Clarke